FEN VE TEKNOLOJİ
  GEZEGENLER
 

 

GÜNEŞ SİSTEMİ
Güneş ve etrafında dolanan gök cisimlerinin oluşturduğu sistemdir. Güneş etrafındaki bu gök cisimlerini bir arada tutan etki kütle çekimidir.(Kütle çekimi basit olarak; evrendeki kütlelerin birbirlerine çekim kuvveti uygulaması anlamına gelir.) Böylelikle galaksi içinde Güneş sistemi içindeki tüm gezegenler, Güneş’le birlikte hareket eder.
Güneş sistemindeki gök cisimleri; gezegenler, gezegenlerin uyduları, büyüklü küçüklü çok sayıdaki asteroitler, meteorlar ve kuyruklu yıldızlardan ibarettir.
 
Gezegenler: Güneş etrafında dönen büyük gök cisimleridir. Güneş sisteminin bilinen bazı özellikleri verilirken; güneş etrafında gezegenler iç gezegenler ve dış gezegenler olarak ayrılabilir. İç gezegenler Dünya ile Güneş arasındaki gezegenler; dış gezegenler ise Dünya’nın dış tarafındaki gezegenlerdir. Güneş sisteminde dokuz gezegen vardır. Bunlardan iki tanesi iç gezegen 7 tanesi dış gezegendir.
1.      Merkür
2.      Venüs
3.      Dünya
4.      Mars
5.      Jüpiter
6.      Satürn
7.      Uranüs
8.      Neptün
                               
Tüm gezegenler güneş etrafında elips (eliptik) yörüngelerde hareket ederler
                                 
Bunun sonucu olarak ta Güneş’e bir yaklaşır bir uzaklaşırlar. Güneş’e olan uzaklıkları sabit değildir.
Gezegenler güneş etrafında döndükleri gibi, kendi eksenleri etrafında da dönerler.
Biliyor musunuz?:Güneş sistemindeki gezegenlerin sırasını unutmamak için aşağıdaki cümleyi kullanabilirsiniz.
Meraklı Vedat Dünkü Maçta Jale’ye Sordu:
Umut Nasıldı?
Biliyor musunuz?: Güneş sisteminde bulunan gezegenlerden beşi Güneş ve Ay gibi çıplak gözle görülebilir. Bunlar Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn’dür.
Bilgi hazinesi: Güneş sisteminin oluşumu hakkında ortaya çıkan görüşlerden en çok benimseneni Kant Laplace teorisidir. Buna göre güneş sistemi başlangıçta bir gaz bulutu şeklindeydi. Kızgın olan bu gaz soğuyarak merkez etrafındaki hızını arttırdı. Merkezde yoğunlaşan gazlar, merkezkaç kuvveti ile koparak, parçalar halinde gezegenleri oluşturdu.
 
Gezegenler ve özellikleri:
1.Merkür: güneşe en yakın olan iç gezegendir. Gezegenlerin en küçüğüdür. Güneşe en yakın olduğu için en sıcak gezegendir. Gündüz gece sıcaklık farkı oldukça büyüktür. Güneş doğarken ve batarken gözlenir. Yaşam yoktur. Çünkü atmosfer yoktur. Uydusu ve halkası yoktur.

2.Venüs:
Bir iç gezegendir. Güneşe en yakın ikinci, en büyük altıncı gezegendir. Büyüklüğü yaklaşık olarak Dünyanınki kadardır. Akşamları güneş batarken, sabahları güneş doğmadan önce gökyüzünden yıldız gibi parlayan bir gezegendir. Çobanyıldızı adıyla da bilinir. Hayat yoktur. Atmosferinde karbondioksit ve azotlu gazlar yüzünden sera etkisi oluşur. Uydusu ve halkası yoktur.

3.Dünya:
Üzerinde yaşadığımız gezegendir. Hava tabakasıyla kaplıdır. Yaşam olduğu bilinen tek gezegendir. Yüzeyi yaklaşık olarak %70’i sularla kaplıdır. Tek uydusu Ay’dır. Halkası yoktur.

4.Mars:
Güneş’e en yakın dördüncü gezegendir. Güneş sisteminin üçüncü küçük gezegenidir. Dünya’nın altıda biri kadardır. Kırmızı gezegen adıyla da bilinir. İki uydusu vardır. Atmosferinin içinde, karbondioksit, su buharı, azot, argon, oksijen ve hidrojen gazları vardır. Yaşam yoktur. Yüzey şekilleri Dünya’dan teleskopla gözlenebilir.

5.Jüpiter:
Gezegenlerin en büyüğü ve en parlağıdır. Güneş’e en yakın beşinci gezegendir. Üzerinde hiç kara parçası bulunmaz. Yüzeyi ağırlıklı olarak sıvı helyum ve hidrojenden oluşur.
Son araştırmalara göre onaltı uydusu vardır. Soğuk bir gezegen olduğu için yaşam yoktur. Etrafında ince toz ve taş parçalarından oluşmuş ince ve karanlık bir halka vardır.
 
6.Satürn: Güneş sisteminin en güzel gezegeni olduğu kabul edilir. Güneş sisteminin en büyük ikinci gezegenidir. Tamamına yakını gazlardan oluşur. Sıcaklık çok düşük olduğundan yaşam yoktur. Çevresinde iç içe gaz, buz ve kaya parçalarından oluşan halkalar vardır ve onyedi uydusu vardır.

7.Uranüs:
Güneş sisteminin üçüncü büyük gezegenidir. Yüzeyi kalın buz tabakasıyla kaplıdır. Zehirli gazlardan oluşan bir atmosferinden dolayı canlı yaşamı imkânsızdır. Yörüngelerinde yuvarlanan bir varil gibi dönerek ilerler. Onbir halkası ve beş uydusu vardır.
 

8.Neptün:
Güneşe yakınlıkta sekizinci sıradadır. Açık yeşil-mavi renkte görülür. Metal ve hidrojenden oluşan bir atmosfere sahiptir. Uranüsle birbirine çok benzerler. İki uydusu vardır. Halkası yoktur.
 

Plüton:
Güneş sisteminin en küçük ve güneşten en uzaktaki gezegenidir. Dolayısıyla en soğuk gezegendir. Plütonun donmuş gazlardan oluştuğu düşünülmektedir ve bir uydusu vardır.
24 Ağustos 2006 tarihine dek Güneş Sistemi'ndeki en küçük gezegen (2390 km çaplı) olarak kabul edilmiştir. Plüton'un dışmerkezli bir yörüngeye sahip olması onun bir gezegen olup olmadığı konusunda yıllar süren tartışmalar yaratmıştır. 24 Ağustos 2006'ya kadar Uluslararası Gökbilim Birliği (International Astronomical Union; IAU), Plüton'u bir gezegen olarak sınıflandırmıştır. Ancak, aynı dernek 24 Ağustos 2006 tarihinde Prag'da yaptığı toplantıda Plüton'u gezegen sınıfından çıkarak "Cüce Gezegen" sınıfına koymuştur. Plüton, yeni kabul edilen "Güneş’in etrafında dönen, yuvarlak şekil alacak kadar kütleçekime sahip, yörüngesinde kendi bağımsız ekosistemini sürdürebilen göktaşları gezegendir." şeklindeki gezegen tanımına uymadığı için ve Plüton'un yörüngesinin Neptün’le kesişmesi nedeniyle gezegen sınıfından çıkartılmıştır.
Güneş sisteminin dokuzuncu gezegenliğinden, gezegensi göktaşları sınıfına düşürülen Plüton’un adı da değiştirilmiştir. Plüton, bundan sonra diğer göktaşları gibi bir numaraya sahip olacaktır. Asteroid denilen gezegensi göktaşlarından sorumlu olan Küçük Gezegen Merkezi (Minor Planet Center) tarafından, Plüton'a 134340 rakamının uygun gördüğünü bildirmiştir.
24 Ağustos 2006'da Uluslararası Astronomi Birliği'nde yapılan oylamada bilim insanlarının çoğu Plüton’un gezegenliğinin düşürülmesinden yana oy kullanırken sadece (Plüton’un keşfini yapan Clyde Tombaugh) ile yakın dostluğu olan Cambridge Üniversitesi astronomu Robin Catchpole Plüton’un gezegen olmasından yana görüş bildirmiştir.
 
 
ÖRNEK:
I.                    Güneşe en yakın gezegendir.
II.                  Venüs’le Mars arasında bulunan gezegendir.
III.                Kendi ekseni etrafında diğerlerine göre ters yönde döner.
Yukarıdaki bilgileri verilen gezegenler aşağıdakilerden hangisinde doğru gösterilmiştir.
I           II          II
A) Venüs        Plüton             Jüpiter
B)Merkür        Dünya             Venüs
C) Mars           Neptün            Merkür
D) Uranüs       Plüton             Mars
 
ÇÖZÜM: Güneş’e en yakın gezegen Merkür’dür. Dünya, Venüs’le Mars arasında bulunur. Venüs ise diğer gezegenlerin dönme yönlerine zıt yönde döner.
Cevap B
 
 
Dünyanı uydusu Ay
Güneş sistemindeki gezegenlerden bazılarının etrafında dolanan gök cisimlerine uydu denir.

Ay, Dünya’nın tek uydusu ve ona en yakın gök cismidir.
Ay’ın Dünya’ya ortalama uzaklığı 384000km dir.
 
Ay’ın büyüklüğü, Dünya’nın ellide biri kadardır. Kütlesi ise Dünya’nın kütlesinin seksende biri kadardır.
Ay’da atmosfer yoktur. Hava ve su bulunmadığı için meteorolojik olaylarda gözlenmez
 
Dünya çevresindeki bir turunu yaklaşık 27 günde tamamlayan Ay, kendi ekseni etrafında bir turluk dönüşünü 27,5 günde tamamlar. Ay da Dünya gibi saat yönünün tersine döner.
 
Uyarı: Ay’ın kendi ekseni etrafındaki dönme süresi ile Dünya etrafındaki dolanma süresi eşit olduğu için hep aynı yüzü Dünya’dan görülür.
 
Bilgi Hazinesi: Ay’da atmosferin bulunmaması, aynı zamanda gece ve gündüz sürelerinin çok uzun olması, günlük sıcaklık farklarının çok fazla olmasına yol açmıştır. Yaklaşık olarak gündüz sıcaklığı 1300C olurken, gece sıcaklığı -2000C’a kadar düşmektedir.
Ay iç ısısını kaybetmiştir. Bundan dolayı volkanizma faaliyetleri görülmez.
 
Ay’ın evreleri:
Ay güneşten aldığı ışınları yansıttığından ve Dünya’nın etrafındaki hareketinden dolayı farklı şekillerde görülmektedir.
Ay’ın değişik şekillerde görülmesine AY’ın evreleri denir.

Bulutsuz gecelerde Ay’ı görebiliriz.
Bilindiği gibi bir cismin görünebilmesi için o cisimden çıkan ya da yansıyan ışınların gözümüze ulaşması gerekir.

Ay’ın görebildiğimize göre Güneş’ten gelen ışınlar Ay’dan yansıyarak Dünya’mıza ulaşmaktadır.
 
 
Gel-git olayı
Evrendeki bütün kütlelerin birbirini çektiğini biliyoruz. Dünya ve uydusu Ay da birbirine çekim kuvveti uygularlar. Ay, Dünya etrafında dolanırken, Dünya’nın Ay’a bakan yüzündeki çekim etkisi arka tarafındaki çekim etkisine göre daha büyüktür.
Bu çekim karalar üzerinde fazla belli olmaz. Ancak denizler üzerindeki etkisi gözlenebilir. Ay’a bakan taraftaki deniz ve okyanuslar, çekim kuvvetinin etkisinde yükselirken, arka tarafındaki deniz ve okyanuslarda alçalma görülür.
 
Günde iki defa gerçekleşen bu hareketlenmeye gel-git denir.
 
Bilgi hazinesi: Yeryüzünde güneş günü 24 saat olurken, Ay günü 24 saat 50 dakika olarak gerçekleşir.50 dakikalık farktan dolayı: gel-git(med-Cezir) olayı her gün kıyılarda bir önceki güne göre 50dakikalık gecikmeyle ortaya çıkar.
 
Gök adamızı tanıyalım
İçinde yıldızlar, gezegenler ve gök cisimleri bulunan dev sistemlere gök ada(galaksi) adı verilir.
Güneş, Dünya’mız ve uydusu ay; Samanyolu gök adası içinde bulunur.
Samanyolu gök adası sarmal şekildedir. Merkezinden dışarı doğru açılan kollar şeklindedir. Güneş sistemi, bu kollardan Avcı kolu içinde bulunur. Samanyolu gök adası en büyük gök adalarındandır.

Sarmal (spiral) galaksi

Eliptik galaksi
 

Düzensiz galaksi
Gök adalar şekillerine göre de sınıflandırılabilir: Sarmal, eliptik ya da düzensiz şekillerde olabilir.
En bilinen gök adalarından Andromeda, Samanyolu gibi sarmal bir şekle sahiptir. Andromeda, Dünya’dan çıplak gözle görülebilir. Diğer bir gök ada Sombreo şapkaya benzer.
 
Bilgi hazinesi:
Ø Gök adalar çok büyüktür. En küçüklerinde bile 100000 yıldız bulunur. Güneş sisteminin de içinde bulunduğu Samanyolu gök adasında 100 milyardan fazla yıldız vardır.
Ø Samanyolu’nun çapı 100000 ışık yılı kadardır. Güneş’in Samanyolu merkezine olan uzaklığı ise yaklaşık 30000 ışık yılı kadardır.
Ø Samanyolu gök adası kendi çevresinde bir turunu 230 milyon yılda atar.
Evren: Gök adalarının da yer aldığı tüm gök cisimleri ve aralarındaki boşluklara verilen isimdir.
Uzay ise dünya dışındaki evren parçasıdır.
 
ÖRNEK:
“Samanyolu bir ………I…… dır.Şekli itibariyle …….II…… olarak sınıflandırılabilir.”
Yukarıdaki cümlede I ve II numaralı yerlere aşağıdakilerden hangileri gelebilir?
I           II
A) Bulutsu       Düzensiz
B)Yıldız                       Disk
C)Gezegen      Küresel
D)Gök ada       Sarmal
 
ÇÖZÜM: Samanyolu, Güneş sisteminin de içinde bulunduğu gök ada(galaksi)  dır. Gök adalar şekillerine göre sınıflandırılabilir. Samanyolu şekli itibariyle sarmal bir gök adadır.
Cevap D
 
UZAY ARAŞTIRMALARI
Gök bilimi ve Gök Bilimciler
Yapılan araştırmalarda insanların tarih boyunca gök ve gök cisimlerine ilgi gösterdikleri görülmüştür. Milattan önce 1400’lü yıllarda bile insanlar mağara duvarlarına farklı gök cisimlerinin, gezegenlerin resimlerini çizdikleri tespit edilmiştir.
Öncelikle Ay ve Ay’ın evreleri, Güneş ve Ay tutulmaları ile ilgilenen insanlar daha sonra Güneş ve diğer yıldızları gözlemlemeye başlamışlardır. Bunların şekilleri konumları ve hareketlerini bulundukları ortamda duvarlara, taşlara ve farklı kâğıtlara çizmişlerdir. Gökyüzü incelemelerinin bilime dönüşmesi eski Yunanlılar döneminde olmuştur.
İlk medeniyetler yıldızların konumlarını yer bulmak, Güneş ve Ay’ın görünür hareketlerini takvimler oluşturup zaman tanzimi yapmak amacıyla kullanmışlardır. Asırlar ilerledikçe gök bilimi ve astronomi bilimsel alanlar kabul edilmiş ve bu alanlarda ciddi mesafeler kat edilmiştir.

 
Türk-İslam dünyasından meşhur gök bilimciler yetişmiştir. Uluğbey, Biruni, Fergani ve Ali Kuşçu bunlardan bazılarıdır. Gök bilimine büyük katkıları bulunan Ali Kuşçu, İstanbul’un enlem ve boylam derecelerini tespit etmiş, güneş saati yapmış ve yaşadığı dönemin sınırlı imkânlarına rağmen ilk defa Ay’ın haritasını çıkartmıştır. Bursalı Kadızade Rumi ve Gıyaseddin Cemşid de aynı devrin önemli bilginlerindendir.
   Uzayda bulunan cisimlerin durumlarını, hareketlerini, yakınlık, uzaklık ve yapılarını araştıran bilime astronomi ya da gök bilimi denir. Bu araştırmaları yapmak için kurulmuş ve içinde çeşitli gözlem araçlarının bulunduğu yapılara Rasathane ya da Gözlem evi adı verilir. Türkiye’deki en meşhur rasathane, İstanbul’daki Kandilli Rasathanesidir. Ayrıca Antalya Beydağı Bakırtepe’de ve Ankara Ahlatlıbel’de gözlem evleri vardır. Astronomi çalışmalarında kullanılan en önemli araç teleskoptur. İlk kullanılan teleskoplar, bir boru içine yerleştirilmiş ince kenarlı merceklerle oluşturulmuş sistemdir. Daha sonraları, içinde aynaların bulunduğu teleskoplar da kullanılmaya başlandı. Bu teleskoplarla daha net görüntü elde ediliyordu. İçinde mercek ve aynalar bulunan teleskoplara optik teleskop adı verilir. Optik teleskoplar, gök cisimlerinden gelen görünen ışınları toplar, cisimleri oldukça büyük ve çok yakında duruyormuş gibi gösterirler. Yıldızların ışığı atmosferden geçip yeryüzüne ulaşırken kırılmalara uğrar. Bu yüzden yıldızın ışığı azalıp çoğalıyor gibi görünür. Buna yıldızın göz kırpması adı verilir.
 
Uzay Araştırmalarında Kullanılan araçlar
 
Teknoloji gelişip, uzaydaki cisimleri yakında ve daha büyük gösteren teleskoplar icat edildikten sonra uzay araştırmaları hız kazandı. Teleskop mercekler ve çukur aynalar yarımıyla görüntüyü yakınlaştıran bir alettir. Teleskopla çok uzaktaki gök cisimleri detaylıca incelenebilir. Teknolojinin gelişimiyle farklı teleskop türleri geliştirilmiştir.

Radyo teleskopları:
Gök cisimlerinin yaydığı radyo dalgalarını toplar ve görüntüye dönüştürür.

Uzaydaki cisimler, zayıf radyo dalgaları yayarlar. Bu radyo dalgalarını toplayabilmek için büyük çanak şeklinde antenler yapılmıştır. Antenler tarafından elde edilen sinyaller güçlendirilerek bilgisayarlarda değerlendirilir. Radyo dalgaları sayesinde, uzayda gözle görülemeyen birçok cismin varlığı tespit edilmiştir. Radyo teleskoplar değişik çaplarda olabilir. Dünya’nın en büyük radyo teleskopu, Porto Riko’daki 304,8 metre çapında çanak şeklinde bir antendir.
 
Hubble Uzay Teleskopu (HUT)
 
Hubble uzay teleskopu 1990 yılında Dünya çevresinde bir yörüngeye yerleştirilerek bilgi toplaması sağlanmıştır.

Hubble Uzay Teleskobu (HUT)
Atmosfer değişik yoğunlukta gaz katmanlarından oluştuğu için, Dünya üzerinden uzay, her zaman net olarak gözlemlenemez. Örneğin, bulutlu bir havada bize en yakın gök cismi olan Ay’ı bile görmek imkânsızdır. Ayrıca atmosfer, bazı ışınları emdiği ve dağıttığı için gök cisimleri, yıldızlar çok net olarak takip edilemez. İşte bu yüzden, atmosfer dışındaki bir yörüngeye yerleştirilecek teleskop, atmosfer engelini ortadan kaldıracak, uzayı daha net olarak gözlemlemeyi sağlayacaktır. Hubble uzay teleskopu, bu düşünceyle yapılmış bir teleskoptur. Hubble’in çektiği görüntüler radyo dalgaları ile Dünya’daki merkeze ulaştırılır. Hubble yerden yaklaşık 600 km yukarıda bir yörüngede dolanmaktadır.
 
Uzay araştırmaları ve uzayda yapılan çalışmalar ileri teknoloji kullanımı gerektirir.
Bunun nedenlerinden bazıları, ortam sıcaklıkları, hava olmaması, istenildiği an ihtiyaçların anında dünyadan giderilememesi, uzaya depo edilerek uzaya götürülen enerjinin kısıtlı miktarda olmasıdır.
Uzay mekikleri: Uzaya çıkmak ve araştırmalar yapmak için uzay mekikleri üretilmiştir. Uzay mekikleri uzaya çıkıp geri dönebilen uzay araçlarıdır. Uzay mekikleri uzaya roketlerle fırlatılır.
                     
Uzay mekiği Atlantis, STS-27 görevine giderken, 2 Aralık 1988


                     Uzay mekikleri



                 Uzay mekiği görevi

 
Gök cisimlerinin etrafında dönen küçük cisimlere uydu denir. Birçok gezegenin uydusu vardır. İnsanların yaptığı ve gezegen çevresinde yörüngeye oturttuğu uydulara yapay uydu denir. İnsanlar, uzay araştırmaları yapmak, meteoroloji bilgileri toplamak, iletişim gibi amaçlar için uzaya yapay uydular gönderir.
 
Yapay uydular Dünya’nın ve Ay’ın etrafında dolanırlar. Uydular, roketlerle ya da uzay mekikleriyle uzaya çıkarılır. Dünya ya da Ay yörüngesinde nereye oturtulacaksa o yörüngede araçtan bırakılırlar. Uydular bırakıldıkları yörüngede yıllarca kalırlar. Haberleşme uyduları, Dünya yüzeyinden 36 bin kilometre uzakta yörüngeye oturtulur. Bu yörüngedeki uydu Dünya ile aynı hızda döner. Böylece uydu sanki hep aynı yerde duruyormuş gibi gözükür. Haberleşme uyduları, yerden aldığı radyo dalgalarını alıp başka yerlere aktarır. Bugün televizyon, internet, cep telefonu gibi iletişim araçlarında uydulardan büyük ölçüde yararlanılmaktadır.
 
Türkiye, son yıllarda uzaya TURKSAT 1B, TURKSAT 1C ve TURKSAT 2A uyduları göndererek haberleşme alanında önemli hamleler yapmıştır. Haberleşme uyduları, gerekli olan enerjilerini kanatlarında ve gövdelerinde bulunan güneş pilleriyle Güneş’ten elde ederler. Meteoroloji uyduları atmosferin üstünde bir yörüngede dolanarak sürekli Dünya’nın fotoğrafını çekerler. Böylece yeryüzündeki fırtına, kasırga, yağmur gibi hava olaylarını anında iletirler. Bu fotoğraflar ard arda oynatıldığında bulutların hareketleri gözlenebilir. (Hava durumu haberlerinde gösterilen bulut hareketleri bu şekilde elde edilir.) Ayrıca uydular yeryüzünden yansıyan ışınları kullanarak, yeryüzündeki madenleri, tarım ürünlerinin miktarlarını tespit edebilirler. Günümüzde uyduların kullanım alanlarından biri de askerî amaçlar içindir.
                         

                           Haberleşme uydusu
MILSTAR


Yapay uydular şu başlıklar altında toplanabilir:
Haberleşme uyduları: TV, radyo, telefon gibi iletişim araçlarını kullanabilmek için uzaya gönderilmiş uydulardır. Modern haberleşme uyduları çoğunlukla "Molniya" veya "Alçak Dünya" yörüngelerini kullanırlar.
Meteoroloji uyduları: Bu uydular dünyadaki meteorolojik olayları gözlemlemek için kullanılırlar.
* 
                         
              GOES-8, ABD'ye ait bir meteoroloji uydusu
Anti-uydu silah sistemleri: "Katil uydular" olarak da bilinen bu uyduların amaçları düşman uydularını yok etmektir. Düşman uyduları vurmak için kinetik mermiler ya da enerji veya partikül silah sistemleri kullanırlar.
Astronomi uyduları: Uzaydaki diğer gökcisimlerini gözlemek amacıyla kullanılırlar.
Biyouydular (Biosatellites): Bilimsel amaçlarla canlı organizmalar taşıyan uydulardır.
Minyatür uydular: Çok çeşitli amaçlarla kullanılabilen sıra dışı şekilde ufak cüsseli uydulardır. 500-200 kg arasında olanlara "miniuydu", 200-10 kg arasında olanlara "mikrouydu", 10 kg'dan daha hafif olanlara "nanouydu" denir.
Seyrüsefer uyduları: Radyo sinyalleri vasıtasıyla dünya üzerindeki mobil cihazların yerlerini tespit etmeye yarayan uydulardır. Günümüzde uçaklarda, otomobillerde hatta elde kullanımı oldukça yaygınlaşmış olan bu sistem sayesinde dünya üzerindeki konum bir kaç metre hassasiyetiyle tespit edilebilir.
Gözetleme uyduları (Reconnaissance satellites): Daha çok askeri gözetleme ve keşif amaçlarıyla kullanılan bu uyduların gerçek kabiliyetleri konusunda detaylı bir bilgi mevcut değildir. Bunun nedeni, bu sistemlere dair bilgilerin "çok gizli" gizlilik derecesinde olmasıdır.
Gözlem uyduları (Earth observation satellites): Bu uydular sivil gözlem amacıyla (çevre faciaları, harita yapımı vs.) kullanılan uydulardır.
Güneş enerjisi uyduları: Bu uydular güneş enerjisini dünya üzerindeki alıcılara yönlendirerek, alternatif enerji kaynağı olarak kullanılması planlanan uydulardır.
Uzay istasyonları: Uzay istasyonları, üzerinde insanların yaşaması için inşa edilmiş yapılardır. Günümüzde bilimsel amaçlarla kullanılan bu yapılar astronotların yıllarca barınmasına imkân verebilmektedir. Bu istasyonlar uzay taşıtı değillerdir ve iniş-kalkış kabiliyetleri yoktur. Bu istasyonlara gidiş geliş diğer uzay taşıtları vasıtasıyla sağlanır.
Uzay İstasyonları
              
                              Mir uzay istasyonu
 
Uzay istasyonları, içinde insanların uzun süreler yaşayabileceği ve araştırmalar yapabileceği donanımda yapay uydulardır. Uzay istasyonları bölümler eklenerek genişletilebilecek yapıdadır. İlk uzay istasyonu Rus Salyut 1 adlı istasyondur. 1 ay süreyle uzayda kalmıştır ve sonra devre dışı olmuştur. Ardından yine Ruslar MIR uzay istasyonunu kurmuştur. MIR uzay istasyonu geçen yıl görevini tamamlamış, yer yüzüne düşürülmüştür. Amerikalılar da uzayda 1973 yılında Skaylab adında uzay istasyonu kurmuştur. Uzay istasyonları sayesinde uzun süreli gözlemler yapabilmektedir. Ayrıca yeryüzünde yer çekimi sebebiyle yapılması zor olan deney ve araştırmalar, yer çekimsiz ortamda yapılabilmektedir. Örneğin, kurşun ve alüminyumdan sağlam ve hafif alaşım elde etme, bazı kimyasal kristallerin daha fazla çoğalmasını sağlama, ilâç yapımında yeni teknikler geliştirme, bitki ve hayvan hücrelerinin gelişimini inceleme bu laboratuarlarda yapılabilen çalışmalardan bazılarıdır.
Uzay istasyonları, uzayda uzun süre kalmanın organizma üzerindeki etkilerini araştırmak için kullanıldıkları gibi, çeşitli bilimsel deneyler yapmak için de uygun bir mekân sunarlar. Halen uzayda en uzun kalma rekoru, Mir uzay istasyonunda 437,7 gün kalan Valeri Polyakov'a aittir.
 
 
Uzay Sondaları
                
                        Uzay sondası Genesis
 
Güneş sistemindeki gezegen, asteroit, meteor ve kuyruklu yıldızların; büyüklüğü, yapısı, hareket çeşitleri gibi özelliklerini öğrenmek için uzaya gönderilmiş yapay uydulara sonda adı verilir. Sondalar fırlatıldıktan sonra bir daha geri dönmeyecek şekilde bir uzay yolculuğuna çıkarlar. Yakınlarından geçtikleri gök cisimleri hakkında kamera ve değişik araçlarla bilgi toplar ve bunları radyo dalgalarıyla Dünya’ya yollarlar. Bundan başka sondalar, yıldızlar, galaksiler, gaz ve toz bulutu gibi uzayda bulunan cisimler hakkında da topladıkları bilgileri Dünya’ya yollarlar. Sondalar güneş pilleriyle ürettikleri enerjileri kullanırlar.
Uzaya araç gönderme Rus’ların 4 Ekim 1957 yılında Sputnik-I’i göndermesiyle başlamıştır. Yine Ruslar 3 Kasım 1957’de içinde “Laika” isimli köpek bulunan “Sputnik-II” adlı aracı gönderdiler. Böylece uzaya ilk canlı gönderilmiş oldu. Ilk insanlı uçuş yine Ruslar tarafından 1961 yılında Vostok I adlı araçla yapıldı. 
. Bu aracın taşıdığı Yuri Gagarin Dünya çevresinde dolanan ilk insan olmuştur.
1965’te Voshod-2 kozmonotu Aleksey Leonov kapsüle bağlı uzay elbisesinin içinde,soluyacağı oksijenide içine alarak uzay aracından dışarı çıkmıştır.Böylece uzayda yürüyen ilk insan ünvanını kazanmıştır.
 
1. Ay’da İlk Adımlar
Ruslar ve Amerikalılar arasındaki uzay yarışı çok hızlı gelişti. Rusya ve Amerika uzaya ard arda birçok araç gönderdi. Rusların Luna II adlı uzay aracı 1959 yılında Ay’a çarparak parçalandı. Yine aynı yıl gönderilen Luna III adlı araç ise, Ay’ın görünmeyen yüzünün fotoğrafını çekmeyi başardı. 1965 yılında Ruslar’ın uzaya gönderdiği Voskhod-II aracındaki astronot, uzay elbiseleriyle uzaya çıkan ilk insan olmuştur. Amerikalılar’ın 21 Aralık 1968 günü Apollo-8 adlı uçuşla uzaya fırlattığı Saturn 5 roketiyle Ay
Yörüngesindeki ilk insanlı uçuş gerçekleştirilmiştir. Yine Saturn 5 roketiyle 16 Temmuz 1969 günü başlayan Apollo 11 adlı uçuşta üç Astronot Ay’a doğru yolculuğa başlamış ve 20 Temmuz 1969’da ilk insan Ay yüzeyine ayak basmıştır. Ay’a ayak basan ilk insan Neil Armstrong’dur. Onun ardından Edwin Aldrin Ay’a inmiştir. Bu astronotlar Ay’da iki saatten biraz fazla kalarak çeşitli araç ve gereçleri buraya yerleştirmişler ve inceleme yapmışlardır. Daha sonra geri dönüşe geçmişlerdir.
2. Uzayda Yaşamak
Uzaya gönderilen ilk araçlarla birlikte, uzayda uzun süreli kalmak için araştırmalar başlamıştır. Bunun için önceleri canlı olarak uzaya köpek gönderilmiş ve onun üzerinde uzayın etkileri araştırılmıştır. Elde edilen bilgilerle insanların uzayda maruz kalacağı etkiler tespit edilmeye çalışılmıştır. Uzayda yer çekimi olmadığı için astronotlar ve cisimler olduğu yerde kalır. Yani cisimler boşlukta yüzüyormuş gibi olur. Uzayda oksijen yoktur. Solunumla açığa çıkan karbon dioksit hemen dağılmayacağı için uzay aracının içindeki hava sürekli filtreden geçirilir. Dolayısıyla uzay aracının içindeki sistem, yaşamak için gerekli oksijeni sağlayacak şekildedir. Uzayda araştırmalar yapan astronotlar kendilerini Güneş’in zararlı ışınlarından koruyan, vücut basıncını ayarlayan, gerekli oksijeni sağlayan özel elbiseler giyer ve özel araçlar kullanırlar. Uzayda içi su dolu bir kap ters çevrilse bile içindeki su aşağı doğru akmaz. Havada asılı kalır. Bu yüzden çeşme gibi bir yerden su akmaz. Astronotlar genelde ıslak mendil kullanır. Uzaydaki astronotların besinleri genelde kurutulmuş yiyeceklerden oluşur. Sulu içecekler pipetle içilir. Uzayda yemek yerken yiyeceklerin mideye gitmesi için yer çekimine gerek yoktur. Çünkü sindirim sistemindeki kaslar yiyeceklerin bağırsaklara gitmesi için yeterince güçlüdür. Uzayda yer çekiminin olmaması uzay araçlarında yaşayanların kaslarında tembelleşme, boylarında uzama, iskelet sisteminde değişmelere sebep olur. Astronotlar uzay araçlarının içinde yatay ve dikey konumda bulunabilirler. Uyurken uyku tulumunun içine girerek belli yerde sabit kalırlar. Uzayda yaşamanın bu ve benzeri pek çok zorluğu vardır. Uzay lâboratuarlarında bu zorlukları aşacak pek çok araştırmalar yapılmaktadır. Gelecekte uzayda dev istasyonlar yapılması plânlanmaktadır.
3. Uzayda Kirlilik
Son 30–40 yıldır uzaya gönderilen birçok roketin yakıt tankları, görevini tamamlamış ya da bozulmuş birçok uydu Dünya çevresinde kontrol dışı olarak büyük hızlarla dolanmaktadır. Bu araçların toplanması oldukça zor ve pahalıdır. Bazen bu araçlar uzaya gönderilen yeni araçlara çarpmakta ve arızalanmalarına sebep olmaktadır.    Uzay araştırmaları için ciddi tehlikeler oluşturan bu kirlilik önümüzdeki yılların önemli sorunlarından biri olacaktır.
Uzay Kazaları
Uzay yolculukları oldukça zorlu çalışmalardan sonra gerçekleştirilebilir. Uzay çalışmaları tarihinde değişik kazalar olmuş ve bunlardan bazıları ölümle sonuçlanmıştır. 1967 yılında Rus Soyuz 1 aracı ile Dünya çevresinde 18 tur attıktan sonra araç atmosfere girdiğinde, sürtünmeyle paraşütü yanan Vladimir Kamarov düşerek ölmüştür. Bu olay uzay çalışmalarındaki ilk önemli kazadır. Yine 1967 yılında üç Amerikalı astronot, Saturn roketi daha kalkmadan komuta odasındaki oksijen sistemindeki arızadan kaynaklanan yangında ölmüştür. Yine 1970 yılında Apollo 12 isimli yolculukla uzaya gönderilen roket Ay’a yaklaşırken, komuta bölümünde oksijen ve elektrik sisteminde arızalar çıkmıştır. Bunun üzerine uzay aracı Ay’a iniş yapmadan Ay’ın etrafından dönüp Dünya’ya geri dönmüştür. 1986’da Amerikalıların uzaya göndermek üzere ateşlediği “Challenger” isimli uzay mekiği kalktıktan az sonra patladı. Yine 16 Ocak 2003’te uzaya gönderilen “Colombia” adlı uzay mekiği 1 Şubat 2003’te atmosfere girdikten sonra infilak ederek parçalandı.
 
 
  Bugün 36 ziyaretçi (52 klik) kişi burdaydı! FEN VE TEKNOLOJİ  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol